Bu Blogda Ara

28 Temmuz 2012 Cumartesi

MEKANSAL İLİŞKİLER


                                                                                                    







FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ



Mimarlık Mimari Tasarım Yüksek Lisans Bölümü



2006-2007 Bahar Yarıyılı Dönemi



FAS 002 KENT BİÇİMİ



 (Eyüp İlçesi Örneği)



Öğr. Gör: Prof. Dr. Güzin KONUK





                                                                                                                                                

ÖĞR : 0609361035 Osman ŞİŞEN

Mimar (İ.K.Ü.)



- I -

-  İÇİNDEKİLER   -

BÖLÜM 1

ÖZET                                                                                                                          1

1. MEKANSAL İLİŞKİLERİNİN VE KENTSEL FORM BELİRLEYİCİLERİNİN

    ÜZERİNDE EYÜP İLÇESİ ÜZERİNDE İRDELENMESİ                                             3

1.1. GİRİŞ                                                                                                                3

1.2. İLÇE HAKKINDA GENEL BİLGİLER                                                                         4

1.3. DOĞAL YAPI                                                                                                       7

       1.3.1. Genel Konum                                                                                            7

       1.3.2. Topografya                                                                                               8

       1.3.3. Jeolojik Yapı                                                                                            10

       1.3.4. Rüzgar ve Oryantasyon                                                                            12

1.3.1.’TARİHSEL GELİŞİM                                                                                         13

       1.3.1.’Bizans Öncesi (İlkçağlarda)                                                                       13

       1.3.2.’Bizans Dönemi                                                                                         14

       1.3.3.’Osmanlı Dönemi                                                                                       14

       1.3.4.’20. yy. Dönemi                                                                                        17

1.4. TOPLUMSAL YAPI                                                                                               22

       1.4.1. Sosyal Yapı                                                                                             22

       1.4.2. Nüfus                                                                                                     22

       1.4.3. Ekonomi                                                                                                 22

       1.4.4. Kültürel Yapı                                                                                            22

1.5. MEKANSAL YÖNLENDİRİCİLER                                                                            23

1.6. MEKANSAL BİÇİMLENİŞLER                                                                                24

1.7. İNSAN KENTSEL MEKAN İLİŞKİLERİ                                                                    27

BÖLÜM 2

SONUÇ                                                                                                                    28

Kronolojik Sıraya Göre Eyüp Sultan’daki Mabetler                                                        33

Kaynakça                                                                                                                 34

EKLER (HARİTALAR)

BÖLÜM 1

ÖZET



Çalışmanın asıl amacı olan kentsel form belirleyicilerini ortaya koymak.
Kentlerdeki biçimlenişlerin oluşumlarını ve bu biçimlenişleri etkileyen faktörleri inceleyeceğimiz bu araştırmada, kent hakkında verilen genel bilgilerden sonra kentin oluşumunu etkileyen faktörleri ele aldık.

  1.  DOĞAL YAPI ; Coğrafi olarak kent formunu belirleyen çeşitli faktörleri ortaya koyduk.

            Genel konum

Topografya

Jeolojik yapı

Rüzgar ve oryantasyon

  1.  TARİHSEL GELİŞİM ; Geçmişten günümüze kadar gelen aktarılmış bazı tarihsel-kültürel zenginlik ve mirasın kentin çekirdeğinin gelişimine olan etkisi ele alındı.

Bizans öncesi dönem

Bizans dönemi

Osmanlı dönemi

20. yy. dönemi

  1. TOPLUMSAL YAPI ; Toplumun bir takım özelliklerdeki yapısının kentin biçimini etkisi altına alış varyasyonlarından bahsedildi.

Sosyal yapı

Nüfus

Ekonomi

Kültürel yapı

  1. MEKANSAL YÖNLENDİRİCİLER ; Kentteki farklı yapısal ve işlevsel özelliklerdeki dokuların belirleyiciliğinden söz edilmektedir.
  2. MEKANSAL BİÇİMLENİŞLER ; Konumlanmadaki yerleşimin kentin biçimlenişindeki yönlendiriciliği ve ağır basan öğelerinin olduğu bazı özel ve kamusal mekanlardan bahsedilmektedir.
  3. İNSAN KENTSEL MEKAN İLİŞKİLERİ ; İnsan yerleşimlerindeki sirkülasyonun mekanlar ve insanlar arasındaki etkileşim-değişim çeşitliliğini nasıl etkilediğinin göstergelerinin sunusu yapılmaktadır.

SONUÇ ; Araştırmanın bu son bölümü ise tüm bu faktörlerin ve ilişkilerin örnek bir mekan olarak Eyüp ilçesi merkezinde irdelendiği bölümdür.  Tüm bu belirleyiciler, yönlendiriciler ve biçimlenişler kent üzerinde araştırılmış; kentin tarihi, sosyo-ekonomik ve doğal yapısı incelenerek kent formuna etkileri incelenmiştir.













































1. MEKANSAL İLİŞKİLERİNİN VE KENTSEL FORM BELİRLEYİCİLERİNİN EYÜP İLÇESİ ÜZERİNDE İRDELENMESİ



1.1 GİRİŞ

İnceleyeceğimiz kentin kentsel formu etkileyen faktörleri somut bir örnek üzerinde gözlemlemek gerekir. Bu açıdan da ele aldığımız kentin;



·        Tüm tarihi yaşamış olması,

·        Eski ve yeni kent dokusunu içinde barındırmış olması

·        Konumu açısından da önemli bir mevkide olması

gerekir. Yapacağımızda Eyüp ilçesini ele almamızın nedeni saydığımız niteliklere sahip olmasıdır.



Son derece hızlı bir değişimin yaşandığı ülkemizde insanlarımız gibi şehirlerimiz de bir kimlik bunalımı yaşamaktadır. İslâm âleminin ve Osmanlının gözbebeği olan tarih kentimiz İstanbul'umuzun Eyüpsultan ilçesi de bu erozyondan nasibini almıştır.

Osmanlının dini ve sivil mimarisinin nadide örneklerinin kalıntılarını içinde bulunduran bu kutsal belde, Türklerin ilk yerleşim merkezi olma özelliğini de kendisinde bulundurmaktadır.

Osmanlı ruhunun rakikliğini, nezafetini, zarafetini tüm eserleriyle yaşatan ve yansıtan Eyüp sultan... içine girildiğinde insana huzur ve mutluluk bahşeden, çıkıldığında ise hasret ve özlem veren Eyüp sultan...

Ne var ki son 70 yılda ne yapacağını bilmeyen, bir hedefi ve ideali olmayan yönetimler marifeti ile; insanlarda olduğu gibi şehirlerde de yozlaşma kendini göstermektedir. Ortak dava ve hedef sahibi olmayan insanlardan meydana gelen milletlerin, milletler ailesi arasında yer bulmaları ve bu yeri muhafaza etmeleri mümkün değildir. Toplumlar tarihlerini iyi bilmelidirler ki ellerindeki değerlere sahip olabilsinler. Aksi takdirde ne yapacağını bilemez ve başkalarını körü körüne taklit ederler. Bu anlamda "kendi kimliğine sahip çıkma ve bunu geleceğe

taşıma" görevini (vazifemiz olmamakla beraber) biz deruhte etmeye çalıştık.

Bu çalışmalarımız sırasında gördük ki; altı asırlık geçmişi yetmiş yılda yok edememişler.

Bizler tarihten bugüne kalan bütün eserleriyle Eyüp sultan’ı yeniden Osmanlı kenti haline dönüştürürken, insanımıza da ecdadımıza tanıtmak istedik. Bu belde-i tayyibede yaşamanın ayrıcalığını tadacaksınız.



1.2. İLÇE HAKKINDA GENEL BİLGİLER





EYÜP

İstanbul'un Avrupa yakasında, İstanbul surlarının hemen dışındadır. Doğusunda Kağıthane ve Beyoğlu, güneyinde Fatih ve Zeytinburnu, batısında Bayrampaşa ve Gaziosmanpaşa ilçeleri vardır. Eyüp ilçe sınırları mücavir alanı kuzeyde Karadeniz'e kadar uzanmaktadır.
Yüzölçümü 242 kilometrekare olan Eyüp, Kemerburgaz bucağını da içine almaktadır. Eyüp'ün, Haliç'e 2,6 kilometre kıyısı vardır. Daha önce Eyüp ilçesi sınırları içinde olan Bayrampaşa, 1990'da ilçe yapılarak Eyüp'ten ayrılmıştır.
Eyüp İlçesi yerleşme alanındaki mahalleler Eyüpsultan Merkez, Nişanca, Defterdar, Düğmeciler, İslambey, Rami Cuma, Topçular, Rami Yeni, Silahtarağa, Sakarya, Alibeyköy Merkez, Esentepe, Karadolap, Yeşilpınar, Akşemseddin, Çırçır, Güzeltepe ve Emniyettepe mahalleleridir. Eyüp ilçesi kırsal alanında Kemerburgaz Belediyesi ve bağlı olarak Mimar Sinan ve Mithatpaşa mahalleleri , Göktürk Beldesi ile Akpınar, Ağaçlı, Çiftalan, Ihsaniye, Işıklar, Odayeri, Pirinççi ve Yayla köyleri yer almaktadır.

Eyüp semti, Fetih'ten sonra Fatih Sultan Mehmet'in, Eyüp Sultan Türbesi’ni yaptırmasıyla gelişmeye başlamıştır. Aynı yıllarda bu yapılara eklenen medrese, aşhane, kütüphane, imaret, hamam ve diğer yapılar çevresinde, Eyüp'teki doku oluşmaya, ilçe şekillenmeye başlamıştır.
Eyüp'te, Osmanlı'nın tipik karakterini yansıtan tarihi yapılaşmanın içine 19. yüzyılda batı tarzı yapılar da katılmaya başlamıştır. 1930'lu yıllardan itibaren, Haliç çevresi fabrikalarla dolmaya başlamış, kıyıdaki tarihi yapılar, sahilsaraylar yıkılarak yerlerine irili ufaklı fabrika ve imalathaneler inşa edilmiştir. Son dönemlerde Haliç’in etrafı temizlenmesine rağmen Eyüp, henüz eski güzelliğine ve canlılığına kavuşamamıştır.

Eyüp merkez yerleşmesi sit alanı ve koruma alanı ile Haliç sahilinde ve koruma alanının batısında anıt eserleri ve sivil mimarlık ürünü tescilli yapıları içermektedir. Eyüp Tarihsel ve Kentsel Sit Alanı Eyüpsultan Külliyesi ve yakın çevresini, Nişanca ve Defterdar mahalleleri ile Düğmeciler Mahallesi’nin bir kısmını içine alan 109 hektar büyüklüğünde bir alandır; koruma alanı ise Eyüp Merkez Mahallesi’ni, Düğmeciler ve İslambey mahallelerinin bir kısmını ve tarihi Eyüp Mezarlığı’nı kapsayan 168 hektar büyüklüğünde bir alandır.

Piyer Loti:

Ünlü Fransız romancı Pierre Loti, 1850-1923 yılları arasında yaşadı. Gerçek adı Louis Marie Julien Viaud olan yazar aynı zamanda bir deniz subayıydı. 1867 yılındaki Okyanusya seferi sırasında, Büyük Okyanus’ta yetişen bir çiçeğin adı olan Loti takma adını aldı. Mesleği sayesinde Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerini, kültürlerini görme fırsatı buldu ve yazdığı anı ve romanlarda bu seyahatlerinde edindiği bilgilerden çok faydalandı. Denizcilik öğpreniminin ardından 1881’de yüzbaşı, 1906 yılında da albay rütbesini aldı. İstanbul’u da ziyaret eden Loti, bu şehirden ve Osmanlı kültüründen çok etkilendi ve daha sonra defalarca buraya gelerek uzun süre burada yaşadı. İstanbul’a ikinci gelişinde (1879) o zamanın Osmanlı Dönemi Türkiyesi’ni anlattığı “Aziyadé” adlı romanına adını veren kadınla tanıştı. Loti, bu romanla birçok eleştirmenden olumlu not aldı ve geniş bir kitle tarafından tanınmış oldu. Daha sonra roman yazmaya devam etti ve birçok önemli yapıta imzasını attı. Gözlem yönü kuvvetli olan Pierre Loti, yazılarında oldukça yalın bir dil kullandı ve aşk, ölüm, umutsuzluk gibi öğelere fazlaca yer verdi.

Eyüp sırtındaki Pierre Loti Kahvesi, bütün Haliç’in tepeden görülebildiği, doğal ve sakin bir mekan. Eyüp, dini mekanları, mezarlıkları, doğal güzellikleriyle önemli ve eski bir yerleşim bölgesi. Eyüp’ten Eminönü’ne kadar tüm Haliç’in tepeden görülebildiği Pierre Loti Kahvesi, yerli ve yabancı turistlerin oldukça ilgi gösterdiği bir yer. Osmanlı kültürüne ve yaşayış biçimine hayranlık duyan yazar Pierre Loti, İstanbul’da bulunduğu dönemlerde bu kahveye sürekli gelirdi. Özellikle nargileye meraklı olan Loti, burada saatlerce oturur, insanlarla sohbet ederdi. Kahvehaneye, Eyüp’ten arabayla veya mezarlıkların içinden geçen patika yoldan yaya olarak ulaşılabiliyor. Hafta içi öğlen saatleri dışında, oldukça kalabalık olan Pierre Loti Kahvesi’ne turistlerin yanı sıra İstanbullular da ilgi gösteriyor.Kahvenin arkasında kalan bölümde ise inşaatı bitmiş ve faaliyete geçmesi beklenen , eski İstanbul evleri şeklindeki apart hotel evleri, restoran ve kafeden oluşan bir kompleks bulunuyor. Divanyolu’ndaki caddeyle birlikte buraya da Pierre Loti’nin adı verildi.

Yıllara Göre Eyüp Nüfusu: 1997 (233.713), 1990 (200.045), 1985 (377.187), 1980 (331.507), 1975 (297.218), 1970 (238.831), 1965 (168.417), 1960 (180.011)

Yerleşim Alanları

Eyüp tarihi yerleşiminde kuruluş devrinin yapı tarzını yansıtan bina sayısı oldukça azalmıştır. Zamanının tek katlı göçmen evleri, yerini çok katlı yapılara bırakmıştır. Bir çok mahallede sanayi ve konut alanları içiçedir.

Eski Edirne Asfaltı boyunca kuzeye gidildikçe mahallelerdeki konut oranı yükselmektedir. Yıldırım ve Kartaltepe mahallerinde konut yerleşimi ağırlıklı olarak gelişmiştir. Alibeyköy'de gecekondu yerleşimi hakimdir. Toplu konut alanlarının planlandığı kuzeye ve iç kısımlara gidildikçe konut dokusunun yoğunluğu azalmaktadır.

Kemerburgaz 2-3 katlı konutların oluşturduğu plansız gelişmiş bir kırsal yerleşim alanıdır. Son yıllarda kurulmaya başlanan uydu kent hüviyetindeki yerleşimler Kemerburgaz'ın çehresini değiştirmiş, kırsal özelliklerinden uzaklaşmasına sebep olmuştur. Ancak Kilyos yolu üzerinde kurulan ve iki katlı bağımsız bahçeli evlerden oluşan yeni konut alanları daha az rahatsızlık vermektedir.

Ticari ve Endüstriyel Alanlar

1985 yılına kadar küçük ticarethanelerin bulunduğu Eyüp ilçesinde, bu tarihten itibaren bir canlanma görülmüştür. Bunun nedeni, kuru gıda toptancılarının geçici de olsa, Rami Kışlası civarında faaliyet göstermeye başlamasıdır. Bayrampaşa, Rami ve Topçular endüstrinin yoğun olduğu yerlerdir ve üretilen ürünlerin büyük bir kısmının pazarlandığı ve toptan satışının yapıldığı özel alanlardır. İstanbul'un diğer bölgelerinden işgücü çekmektedir.Kuzey’ de Kemerburgaz' da gelişimi çok sınırlıdır, elektronik devre elemanları firmaları, su şişeleme ve tekstil fabrikaları bulunmaktadır.


 



1.3. DOĞAL YAPI

1.3.1. Genel Konum

Eyüp İstanbul Metropoliten Alanı’nın Batı Yakası’nda, Çatalca Yarımadası’nda yer almaktadır. İlçe doğuda Sarıyer, Şişli, Kağıthane, güneydoğuda Beyoğlu, güneyde Fatih ve Zeytinburnu, güneybatıda Bayrampaşa, batıda ve kuzeybatıda Gaziosmanpaşa ilçeleri ile çevrilidir. İlçe Haliç’in son bulduğu noktada başlayan, kuzeyde Karadeniz kıyılarına kadar uzanan 242 km2’lik geniş bir alana sahiptir.

Bu geniş alanda Haliç kenarındaki tarihi çekirdek çevresinde gelişen kentsel yerleşme alanları ile metropoliten alanın kuzeyindeki orman ve havza kuşağı içinde kalan kırsal yerleşmeler yer almaktadır.

Eyüp İlçesi yerleşme alanındaki mahalleler Eyüpsultan Merkez, Nişanca, Defterdar, Düğmeciler, İslambey, Rami Cuma, Topçular, Rami Yeni, Silahtarağa, Sakarya, Alibeyköy Merkez, Esentepe, Karadolap, Yeşilpınar, Akşemseddin, Çırçır, Güzeltepe ve Emniyettepe mahalleleridir.

Eyüp ilçesi kırsal alanında Kemerburgaz şube ve bağlı olarak Mimar Sinan ve Mithatpaşa mahalleleri , Göktürk Beldesi ile Akpınar, Ağaçlı, Çiftalan, Ihsaniye, Işıklar, Odayeri, Pirinççi ve Yayla köyleri yer almaktadır.

Eski çağlardan beri bulunduğu konum itibariyle insan topluluklarının yaşamasına uygun ortamlar sunan bu coğrafyada Eyüp İlçesi kırsal alnının payına düşen arkeolojik buluntular da vardır.





















1.3.2 Topografya

Arazinin topoğrafyası ile yerleşmenin genel biçimi arasında sıkı bir ilişki vardır. Yerleşmenin konumlandığı arazinin düz ya da engebeli oluşu yerleşmedeki yolların geçirilmesini, toplanma mekanlarının yerlerini, yapıların zemine oturtulma tekniklerini ve şekillerini etkiler.

Eyüp İlçesi’nin kırsal alanı kuzeybatıya, Karadeniz’e doğru uzanmaktadır. Kentsel alan engebeli bir yüzeyde yerleşmiş olmasına karşın Eyüp’ün kırsal alanı fazla yüksek olmayan tepeler, sırtlar ve hafif düzlüklerden oluşmaktadır. Batı Yakası’nda ‘su bölümü hattı’, Doğu Yakası’na kıyasla, yakın olduğundan akarsular güneye, Haliç’e doğru akmaktadır. Eyüp İlçesi’nin bu bölümü doğusundaki Sarıyer İlçesi ile birlikte İstanbul’un Kuzey Bandı’ndaki en önemli potansiyel dinlenme alanıdır. Güneyde yer alan yoğun yerleşim alanlarının su ve oksijen kaynakları ile gerek ormanlardaki uygun alanlarda gerekse kıyıdaki manzara setleri ve kumsallarda var olan dinlenme olanakları buradadır. Bu alan batıda Gaziosmanpaşa İlçesi Üzerinden Çatalca ormanlık alanına, oradan Terkos (Durusu) Gölü’ne ve giderek İstranca’lara bağlanmaktadır. Eyüp İlçesi, aynı zamanda, İstanbul Metropoliten Alanı’nın birçok hizmet alanlarını da barındırmaktadır. Bölgenin kuzeyinde, Karadeniz sahillerinde maden çıkarımı yapılan maden ocakları ile çöp depolama işlevi yer almaktadır. Bu ocaklar yaptıkları kazılarla topoğrafyanın değişmesine ve çıkarılan toprakların denize doldurulmasıyla kıyı çizgisinin değişmesine neden olmaktadır.

Eyüp İlçesi kentsel alanının topoğrafik yapısı engebelidir, % 30-40’ları bulan bir yapıdadır. Eğim oranları haritasından da izlendiği gibi Eyüp’te kıyı bandını kapsayan % 0-5 eğimli alanlar, yerleşme açısından elverişli sayılabilecek %0-5 eğimli alanlar ve % 10-20 eğimli alanlar bulunduğu gibi doğal yapının ancak önlem alınarak yapılaşmaya olanak sağladığı % 20-30, % 30-40 ve % 40’ın üzerinde eğim yüzdelerine sahip alanlarda bulunmaktadır. Haliç doğal su yolu ile komşu konumda olan yerleşmenin kuzey, kuzeydoğu kısımlarında ve batıdaki bölümlerinde daha çok % 20-40 ve % 40+ eğim oranlarına sahip alanlar yer almaktadır. Güneyde ise eğim oranları genelde %20’nin altında kalmaktadır.

Merkezde yer alan ve kıyıya yakın olan Eyüpsultan Külliyesi ve kıyı ile bütünleşen yakın çevresi deniz kotuna yakındır. Merkezden ve kıyıdan içeriye doğru ilerledikçe topoğrafya yükselmektedir. Merkeze ışınsal yaklaşan ve kıyıya dik inen yollar alçalarak uzanan vadilere oturmaktadır. Bu vadilerin arasında Haliç’e doğru son derece güzel panaromik manzaraya hakim tepeler yer almaktadır. Ancak denize yönelen bu vadi ve tepelerin dışında farklı yönlerde birçok vadi ve tepe daha oluşmuştur.

Tepelerden en ünlüsü Haliç kıyısına koşut uzanan eski Bahariye Caddesi ile tarihi merkeze ışınsal yaklaşan İslambey Caddesi’nin oturduğu vadiler arasındaki tepedir. Tarihi Eyüp Mezarlığı’nın sırtlarında Gümüşsuyu olarak anılan semtte yer alan ve halk arasında Piere Loti Tepesi olarak bilinen bu tepenin konumu ve manzarası 19. yüzyılda İstanbul’a gelen yabancıları etkilemiş, seyehatnamelerde ve yabancı kaynaklarda yer bulmuştur. Ayrıca Zal Mahmut Paşa Camii’nin sırtlarında, kayıtlarda adı Amcazade Vakıf Arazisi olarak geçen, muhtemelen Mimar Sinan eseri olarak gösterilen Zal Mahmut Paşa Sarayı’nın olduğu arazi de tarihi yapı kalıntıları içindeki ağaçları ve Haliç manzarası ile Eyüp’ün hemen ilk bakışta seçilen tepesidir.

Eyüp merkez yerleşmesinin ana ulaşım aksları vadi tabanlarına oturan yollardır. Ticaret birimleri ile yoğun konut alanları bu akslar çevresinde yer almıştır. Ancak vadiler yerleşmek için yeterli alan sunmadığından yapılaşma vadilerin her iki yakasında eğimli yamaçlarda devam etmektedir. Eğimin fazla oluşu nedeni ile çok katlı, yüksek yoğunluklu yapılaşma ana aksların çevresinde sınırlı kalmakta, eğimli yamaçlarda genelde daha az katlı yapılaşma görülmektedir.

Düğmeciler Caddesi referans noktası olarak ele alınırsa yerleşme üç bölgeye ayrılmış olur. Birinci bölge (A bölgesi), caddenin kuzeydoğusunda yer alan Silahtarağa, İslambey mahalleleriyle doğusunda bulunan Eyüp merkez kesiminden oluşmaktadır. Ikinci bölge (B bölgesi) sözkonusu caddenin bulunduğu çevre olan Düğmeciler ile Rami Cuma, Rami Yeni ve Topçular mahalleleridir. Üçüncü bölge (C bölgesi) ise caddenin güneyinde kalan Nişanca ve Defterdar mahalleleridir.

Rami Cuma Bölgesi’nin kuzey kısımlarındaki İslambey Mahallesi genelde düz alanlar üzerinde yer almakta ve burada 5-6 katlı yapılar bulunmaktadır. Eğimli alanlarda (%20-40) ise 1-2 katlı yapıların konumlandığı görülmektedir. Alanın kuzeydoğu kıyılarında bulunan Silahtarağa Mahallesi ise %40’lara varan eğimden dolayı 1-2 katlı konutların yer aldığı bir bölgedir.

Rami-Topçular Bölgesi’nin sanayiden ticarete dönüşen bölgelerinde kat adetleri yükselmeye başlamıştır. Yerleşme dokusu ızgara sistemde olup eğim açısından en uygun yerleşilebilecek düzlük alanlardan oluşmaktadır. Düğmeciler Mahallesi 1-2 katlı konutların bulunduğu planlı alandan meydana gelmiştir. Nişanca bölgesinde genelde topoğrafya düz, yapılaşma yüksek yoğunlukludur. Tarihi dokunun bulunduğu bölgelerde, göreceli olarak, yapılaşma yoğunluğu düşüktür.

Tarihi merkezde mezarlıkların bulunduğu bölge düzlükten başlamakta, yamaçlara tırmanmakta, %40+ eğimli alanlarda devam etmektedir. Silahtarağa Bölgesi’ndeki Pierre Loti Tepesi’nin de bulunduğu bölgeye kadar mezarlık alanları uzanmaktadır. Ayrıca yerleşmenin güneyinde de mezarlıklar bulunmaktadır.

Yerleşmede yoğunluk, eğim kriterine göre Silahtarağa’da (alanın kuzeydoğu kısımları) 1-200 ki/ha, 201-400 ki/ha yoğunluklu konut alanları, %40+ eğimli alanlarda yeşil alan, mezarlıklar ve benzeri kullanımlar, güneyde ve kıyı kesimlerinde 1-200 ki/ha ve 201-400 ki/ha yoğunluklu alanlar şeklinde dağılım göstermektedir. Düğmeciler ile İslambey Caddeleri arasında (%0-10) eğimli düzlük alanlarda ızgara sistemdeki dokuda 401-600 ki/ha ve 601-800 ki/ha yoğunluktaki konut alanları yer almaktadır.

1.3.3. Jeolojik Yapı

Eyüp İlçesi’nin bugünkü kentsel yerleşme alanına tekabül eden kısmı ağırlıklı olarak 1. zamanda oluşmuş bir jeolojik yapıya sahip olmasına karşın, günümüzdeki jeolojik özelliklerin oluşmasında Haliç’in etkisi yüksektir. Haliç, İstanbul Boğazı’nın oluşumuna bağlı olarak II. zaman ile IV. zaman arasındaki süreç içinde gelişmiştir. II. zaman ile III. zamanda ortaya çıkan yükselme ve sıkışmalarla, eski bir akarsu vadisi olan Haliç, İstanbul Boğazı ile birlikte kırılmış, IV. zamanda denizlerin yükselmesi ile su altında kalmıştır. Haliç’e dökülen akarsular, II. ve III. zaman arasındaki kırılmalar ve sıkışmalarla zaman içinde Eyüp bölgesinin genel karakteri oluşmuştur.

Haliç çevresindeki arazi, genellikle I. zaman karbonifer sistemine bağlı grovak, killi şist, silisli şist ve kalkerden oluşmaktadır. Kırıklı-kıvrımlı bir yapı gösteren bu kayaçlar, yüzeysel olarak düzensiz bir ayrışma gösterir; derinlere doğru, ayrışma derecesinin azalmasına bağlı olarak yoğunlukları ve basınca dayanıklılıkları artar. Haliç çevresindeki düzensiz ve nispeten yüksek dereceli ayrışma gösteren kayaçlar yapılaşmalara karşı düşük direnç göstermektedir. Bu, Haliç çevresindeki arazinin yapılaşma için uygun olmayan bir bölge olması anlamındadır.

Yörede, III. zaman miyosenine ait tabakalar yer yer ince bir örtü oluşturur. Kil ve marnların az, buna karşın kum ve çakılların daha yoğun olduğu yapı, erozyona karşı dirençli değildir. Bu nedenle kolayca aşınır ve taşınır. Bu bölgelerde erozyona karşı önlem alınması gerekmektedir. Özellikle Haliç çevresindeki diğer vadiler erozyona karşı dirençsiz alanlardır. Bu alanlarda erozyona karşı ağaçlandırma, set yapımı ve benzeri önlemlerin alınması gereklidir.

Bu yapıların üzerinde, Haliç kıyısı boyunca ve Eyüp merkezde batıya ve kuzeye uzanan vadilere doğru, kumtaşı, kil ve marnlı toprak bulunur. Bu toprak sınıfı ağırlıklı IV.zaman deniz alüvyonu olarak betimlenmektedir. Bu toprak cinsinin üstünde de ince bir tabaka olarak suni dolgu (moloz dolgu) bulunmaktadır. Bu toprak cinsleri Haliç çevresinde ve Eyüp merkezde orta-düşük yoğunlukta yapılaşmaya direnç gösterebilmektedir. Bu da yapıların düşük yoğunlukta ve az katlı olarak ya da gelişmiş sistemler ile inşa edilmesini gerektirmektedir.

Eyüp yerleşmesinin güneyinden kuzeybatısına ve Gaziosmanpaşa’nın doğusuna doğru çizilen sınırın doğusunda kalan kil ve marnlı bölge içinde orta dirençteki topraklar kalmaktadır. Ancak Gaziosmanpaşa merkezinin doğusundan itibaren jeolojik yapı değişerek kum ve çakıllı, direnci düşük ve erozyon ile diğer aşınma ve taşınma etkilerine karşı zayıf bir yapı yer almaktadır. Eyüp’ün güney ve güneybatı sınırına doğru da aynı toprak yapısı görülmektedir. Kil ve marnlı toprak yapısı, orta-üst yükseklikte ve orta yoğunluktaki yapılara karşı dirençlidir. Kum ve çakıllı toprak yapısı ise erozyona karşı düşük dirençlidir ve ancak, gerekli yapılaşma önlemleri ile, orta yoğunluktaki yapılaşmaları taşıyabilmektedir.

Eyüp yerleşmesi geri kalan toprak yapısını oluşturan ve genelini de kapsayan toprak yapısı killi şist ve grovak yapıdır. Alan bu yapısı itibari ile bölgenin en dirençli alanı olmakta ve yapılaşmada yüksek yoğunluğa da direnç göstermektedir. Mevcut yapılaşma, arazinin jeolojik özellikleri dikkate alınarak incelendiğinde, aşağıdaki sonuçlar çıkmaktadır.

Geleneksel yerleşim alanının ve anıt yapıların yoğunlaştığı Haliç çevresindeki, batı ve kuzeybatı yönlerinden gelen vadilerin kesişerek Haliç ile birleştiği düz alanda ağırlıklı olarak, kumtaşı, kil ve marnlı toprak ile bu toprak yapısının üstünde ince bir tabaka olarak karaya doğru kalınlığı azalan suni dolgu (moloz dolgu) bulunmakta olup, gelişmiş yapı sistemleri dışında, az yoğunlukta yapılaşmalara uygundur. Eyüp geleneksel yapılaşması bu özelliklere uygun olmakla beraber, yeni yapılaşmalar, toprak yapısının sahip olduğu direncin çok üstünde olmasa da, fazla baskı oluşturmaktadır.

 Vadilerdeki yapılaşma, Eyüp Mezarlığı dışında, erozyon tehlikesini artıracak şekildedir. Başlangıçta düşük yoğunlukta yapılaşan bu alanlar dönüşüme uğrayarak yüksek yoğunlukta yapılaşmaya maruz kalmakta, bu da tehlikeyi artırmaktadır. Nitekim Haliç’e her yıl önemli miktarlarda toprak ve çeşitli katı malzeme akışı olmaktadır.

Rami Kışla Caddesi civarını kapsayan alan ise güneye doğru kil ve marnlı, kuzeye doğru kum ve çakıllı toprak yapısına sahip olmasına karşın yapılaşma tüm aks boyunca benzerdir. Kum ve çakıllı alanlar erozyon tehlikesi yaratmasına rağmen bu alanlarda hiçbir önlem alınmamıştır. Her iki bölgede de yapılaşma orta-üst yoğunluktadır ve yüksek yoğunluğa dönüşmektedir. Eyüp’ün genel yapısında etkili çoğunluğu kapsayan killi şist ve grovak yapı ise yoğun yapılaşmaya direnç gösterebilen alanlardır.























1.3.4 Rüzgar ve Oryantasyon

Eyüp’ün iklimini, İstanbul il bütününde yer aldığı alanın Haliç’den Karadeniz’e uzanması nedeniyle belirli bir iklim tipi içinde değerlendirme imkanı yoktur. Eyüp İlçesi coğrafi konumu ve fiziki coğrafya özellikleri nedeni ile aynı enlemde yer alan birçok yerleşmelerin ikliminden daha farklı özelliklere sahiptir. Alan Akdeniz ve Karadeniz iklimlerinin kesişme sahasıdır. Genel olarak bozulmuş Akdeniz iklimi ile etkisini yitirmiş Karadeniz ikliminin hakim olduğu bir geçiş alanıdır. Kuzeye doğru çıkıldıkça yaz yağışlarının oranında da artış olmaktadır; bunda Karadeniz’e yaklaşmanın rolü büyüktür.

Hakim rüzgarlar poyraz ve lodos, yıllık sıcaklık ortalaması 13 ºC, en soğuk ay ortalaması 5 ºC, en sıcak ay ortalaması  22 ºC, yıllık yağış ortalaması 789 mm.dir.

Eyüp kırsal alanının bitki örtüsü, Karadeniz’e uymuş ağaçcıl maki bitki topluluklarından, çayırlardan ve orman alanlarından oluşmaktadır. İstanbul ormanları ile ilgili genel sorunlar (bakınız: 1.1.4. Bitki Örtüsü) Eyüp İlçesi idari sınırları içindeki ormanlık alanlarda da yaşanmaktadır. İstanbul Metropoliten Alanı’nın Batı Yakası Trakya kesiminde yaşayan nüfusun önemli kısmı ilçe ormanlarının hemen güneyinde yaşamakta, İstanbul’un yeni yerleşime açılan pek çok yeri ormanlık alanların bitişiğinde, hatta içinde bulunmaktadır. Kemerburgaz, Göktürk, Çiftalan, Ağaçlı … gibi yerleşmeler yakacak ve yapacak gereksinmelerini karşılamak için orman bitki örtüsünütahrip etmkte, bunun da ötesinde başlangıçta kırsal nitelikli olan yerleşmeler orman içinde büyümektedirler. Giderek orman yerleşim alanlarının içinde kalmakta, bu da orman bitki örtüsünde önemli azalmaya neden olmaktadır.























1.3. TARİHSEL GELİŞİM

1.3.1. Bizans Öncesi (İlkçağlarda)

İstanbul’un ilkçağda bilinen ilk kuruluş yeri, doğal ve toplumsal yapının belirlediği söylencelerden oluşan bir ortamda, Haliç’in bitimindeki Eyüp’e yerleştirilir. Az sayıdaki yazarda yer alan bu söylenceler, tarihi kaynaklardan çok, "soy yazarlarına, anekdotos’lara, kökbilgisel benzerliklere" dayalıdır ve bunlar da, "sözlük yazarlarıyla seçkilere" konu olur.1 İlk olarak Byzantionlu Dionysios, Deniz Yoluyla Boğaz2 adlı eserinde, Kent’in ilk kurulduğu yeri, Haliç’in ucunu şöyle anlatır: "Denizin sonu Hypalodes, ‘bataklık, balçık’ adını taşır. Çünkü derelerin taşıdığı balçıklı ve çamurlu kalıntı burada dibe çöker. Nitekim, kumsalı ne sert kayalık ne de kumluktur; taşınan birikinti yüzünden

orada sadece çok küçük tekneler yol alabilir. Ayrı ayrı akıp gelen iki derenin balçıklı suyu, derelerin ağzına kadar ulaşır ama son çıkışta her iki dere de birleşir, tek bir ağız boyunca körfeze dökülürler. Ortada, güzel otlaklar› olan

balçıklar, sürülerin otladığı verimli çayırlar vardır. Tanrı, kehanet danışan koloni kurucularını yüreklendirirken bu enikleri(dereleri) gösterdi, şöyle dedi:

Ne mutlu o kutsal kente yerleşeceklere,

Trakya ülkesi kıyısına ve Karadeniz’in girişline yakın,

Eniklerin ikiz ısırışla boz renkli suları yakaladığı

(iki derenin boz renkli denizle birleştiği),

Balkla geyiğin aynı otlaktan beslendiği yere.



Bu sözler gerçekten de var olan şeyler için söylendi.Nitekim, geyikler, kışın ormanlardan inerek bataklık sazda otlarlar. Öte yandan balıklar, denizi ve dereleri paylaşarak Keras Körfezi’nin dinginliğinde saklanırlar; rehavet içinde ve besili bedenlerinin tembelliğiyle sığlaktaki kökleri yutarlar.Kydaros Deresi batıdan, Barbyzes kuzeyden akar. Kimi, Barbyzes’in, Byzas’ın eğiticisi olduğu

unu söyler, kimi Iason ve onun Minyai3 yoldaşlarının deniz yolculuğunun kılavuzu; kimine göreyse Byzas bir yerli kahramandır. İki derenin bir araya gelip karşı burna taşınarak yoğun denize aktığı yerde Semystra’nın sunağı vardır, yer adını ondan alır. Semystra, Nais nympha’sı, Keroessa’nın dadısıydı. Io, Zeus’un becerisi ama Hera’nın öfkesiyle ineğe dönüşüp bir sığır sineği tarafından dürtülerek birçok yeri aştıktan sonra işte bu yere zıpladı, doğum sancısıyla kıvrandı çünkü tanrısal tohumla yüklüydü-, bir kız çocuğu doğurdu. Semystra çocuğa baktı, onu emzirdi, besledi, büyüttü. Çocuk, annesinin dönüşümünün izini taşıyordu: alnında, her iki yanda boynuz biçiminde çıkıntılar vardı, bu nedenle Keroessa, ‘boynuzlu’ adını aldı.



 Harita 1; Eyüp s›rtlar›nda birleflen iki dereyi gösteren harita, 1803 (‹stanbulHaritalar›, Türkiye S›nai

Kalk›nma Bankas› 1990)













1. G. Dagron,Constantinople imaginaire,Paris 1984 25.

2. Anaplous Bosporou (PerBosporum Navigatio); II-IV.yüzy›llar aras›nda yaz›ld›¤›san›l›yor. Çal›flmam›zda, C. Wescher, Dionysii Byzantii de Bospori Navigatione,Paris 1874 metni temel al›nm›flt›r. Eserin günümüze ulaflmas›nda katk›s› olan P.Gyllius, De Bosporo Thracio, Lyon 1565 içinde yer alan metin için bkz. P.Gyllius, ‹stanbul Bo¤az›, Latinceden çev. E.Özbayo¤lu, Eren Yay›nc›l›k,‹stanbul 2000.

3. Orkhomenos kenti kahraman soyundan halk; ancak,argonautai, ‘Argo gemicileri’yerine de kullan›l›r.

1.3.2 Bizans Dönemi

M.S. 395'te Doğu Roma İmparatorluğu’ nun başkenti ilan edilen Konstantinapolis 5. yüzyılda nüfusu ve üstlendiği roller nedeniyle önemli bir kent olmuştur. Bu dönemde birinci kuşak surlar (Septimus - Severus Surları) aşılmış, kent batıda yayılarak Theodosios Surları’na dayanmıştır. Bu gelişim sürecinde kentin eski çekirdeğinden kara surlarının önemli giriş kapılarına yönelen iki ana eksen (Mese Yolu) ortaya çıkmıştır. Bunlardan Marmara Denizi kıyılarına paralel olan Zafer Yolu 6. yüzyılda Akdeniz Havzası’nın başkenti olan İstanbul’da imparatorun kente girdiği anıtsal tören kapısını da içeren önemli ve simgesel bir arterdir. Kuzeyden, İstanbul’un ilginç topoğrafyasını oluşturan tepeleri birleştirerek sur dışına çıkan aks ise, Eyüp’ün bu eski dünya kenti ile ilişkilerini açıklayabilmek bakımından, bu bahiste daha da önem kazanmaktadır.

6. ve 7. yüzyıllar Konstantinapolis’in Haliç’in kuzeyindeki Sycae ticaret kolonisi ve surdışı ile ilişkiler geliştirmeye başladığı dönemdir. Ayvansaray’da surların hemen dışında 6. yüzyılda Justinianos zamanında Meryem’e ithaf edilen büyük kilise yapılmıştır. Aynı dönemde Eyüp’te Aziz Kosmos ve Damianos adlarına adanmış bir manastır mevcuttur. Kydaro (bugünkü Alibey) ve Barbyzes ( bugünkü Kağıthane ) derelerinin Haliç’e döküldükleri yerin batısında bugünkü Eyüp’ün kurulduğu arazinin dik bir yamaç halinde suya indiği yerde II. Theodosios zamanında kurulan manastırdan ve çevrenin görünümünden dolayı buraya Kosmidion (Yeşil) denilmiştir. Yerleşme bu ziyaretgah çevresinde oluşmuştur. Kuruluşu İ.S. 5. yüzyıl ortalarına uzanan yerleşme, çevredeki dini yapılar nedeniyle, kutsal bir şifa merkezi olarak tanınmıştır. Bu dönemde Eyüp’ün bulunduğu alan, Haliç’in diğer sahilleri gibi, zengin ve yoğun bir bitki örtüsüyle kaplı olduğundan ve civardaki ormanlarda av hayvanları yaşadığından imparatorlar tarafından av sahası ve sayfiye yeri olarak da kullanılmıştır.

1.3.3 Osmanlı Dönemi

15. ve 16. Yüzyıllar

Osmanlı kentleri, eski Yunan ve Roma kentleri gibi, planlı olarak gelişen ve ibadet, yönetim, ticaret mekanlarını içeren bir çekirdek çevresinde oluşmuştur. 1453 yılında Osmanlı topraklarına katılan İstanbul, imparatorluğun genişleyen toprakları ve Osmanlı Devleti’nin uyguladığı iskan politikaları koşutunda, Bizans’ın son dönemlerinde yitirdiği canlılığına kavuşmuştur. İstanbul bu dönemde devletin gücünü simgeleyen ve imparatorluğun tüm yükünü çekebilecek bir dünya kenti olabilmesi için örgütlenmiştir.

Bu örgütlenme başkentteki yönetim, hizmet üretimi (zanaat ürünleri üretim ve dağıtımı) ile savaş ekonomisi ürünleri üretimi (tophane, baruthane, tersane, vb.) tesisleri ile hem Suriçi’nde hem de Haliç’in iki yakasında fizik mekana yansımıştır: Saray, Bedesten ve çevresinde Kapalıçarşı, Haliç’teki liman çevresinde kapanlar ile Haliç’in kuzeyinde Galata komşuluğunda Tophane ve Kasımpaşa’da tersane gibi ilk sanayi tesisleri bu dönemde ortaya çıkmıştır. Bu yönetimsel ve ekonomik örgütlenmede rol alan nüfus Suriçi’nde ve söz konusu tesislerin yakın çevresinde iskan edilmiştir. Bu yerleşmenin dışa vurumu ise özellikle Bizans kentinin Ayasofya’nın konumlandığı odağından başlayıp, kuzeybatıya yönelen kutsal aks üzerinde kurulan Sultan camileri ve külliyelerdir.

Bu çerçevede Eyüp’ün rolü fetih sırasında Hz. Muhammed’in sahabelerinden Ebu Eyyub’a (Eyüp Sultan) ait olduğuna inanılan mezarın bulunmasıyla başlar. Bu mezar üzerine Fatih tarafından yaptırılan türbenin, yanında İstanbul’un ilk sultan camii ve külliyesi (medrese, kütüphane, imaret, çifte hamam) inşa edilmiştir. Bu külliye bugünkü Eyüp yerleşmesinin çekirdeğini oluşturmuş, çevresinde Bursa’dan gelen göçmenlerin ve yörüklerin iskanı ile yerleşme gelişmiş ve İstanbul’un kalabalık nüfusunun besin ihtiyacının karşılanmasında burada yer alan tarım alanları ve meralardan yararlanılmıştır.

Kuşatma sırasında İstanbul çevresinde Boğaziçi’nin Rumeli kıyılarından Karadeniz ve Eyüp çevresine kadar uzanan bölgede 160 kadar köy nüfusunu kaybetmiş olduğundan ve o zamanki koşullarda bu köylerdeki üretim, kentin beslenmesi bakımından, önem taşıdığından bu köylerin nüfuslandırılması önemli bir politikadır.

Eyüp’ün Eyüp Sultan ile başlayan manevi sembolizmi Osmanlı İmparatorluğu’nun sultanlarının halife olarak İslam dünyasının dini temsilcisi sıfatına erişmesi, bunun gereği olarak Hz. Peygamber’e ait kutsal emanetlerin de Eyüp’e taşınması ile yükselecektir. Bu dönemde Eyüp, Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra en kutsal 4. İslam ziyaretgahı haline gelecek, tarikatlara ait tekkeleri, ileri gelen bilgin ve saray mensubuna ait türbeler ve kabristanlarla büyüyecektir. Bu nedenlerle, Eyüp’ün Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişme dönemindeki rollerinden biri de devletin halkla ilişkiye geçtiği ideolojik ve simgesel tahta oturma (cülus), bağlılık yemini (biat), kılıç kuşanma törenlerinde, sünnet, doğum ve zafer kutlamalarında odak olmasıdır. Tören, Eyüp ve Saray arasında Kutsal Aks ve Haliç üzerinde yapılır. Bu işlev Kutsal Aks üzerinde külliyeler çevresindeki mahallelerin ve Haliç üzerinde dinlenme işlevinin gelişmesini olduğu kadar Eyüp yerleşmesinin gelişmesini de etkilemiştir. Eyüp dinsel ve dinlenme amaçlı ziyaret ve konaklama mekanı, buna dayalı imalat ve ticaret (seramik, çanak-çömlek, oyuncak atölyeleri) işlevleri ile İstanbul’un Haliç çevresindeki mekansal yapılanmasında bir son nokta olmuştur. Fatih’in daha İstanbul’un Osmanlı - Türk Dönemi’nde kuruluş aşamasında, İstanbul’un hasları ve kadılıklarını tayin ederken İstanbul (Suriçi) ve Galata’nın yanına Eyüp’ü de katması bu yönlerin gözetilmesi sonucu olsa gerektir.

Nitekim Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kırkçeşme su yollarının yapılması gibi önemli imar etkinlikleri sonucu Eyüp’ün, Galata dışında, Kasımpaşa ile birlikte en yoğun surdışı yerleşmelerinden olduğu bu konuda yazılanlardan anlaşılmaktadır.

 17. ve 18. Yüzyıllar

16. yüzyılın sonuna kadar reayanın toprağını terk etme yasağının uygulanması ile nüfus artışı denetlenen İstanbul, bu dönemde Anadolu’da görülen isyan dalgası ve benzeri karışıklıklar nedeniyle önemli ölçüde göçe uğramıştır. 17. yüzyıl boyunca Anadolu’daki, 18. yüzyılda Rumeli’deki huzursuzluk ve aynı dönemde Avrupa ve Kırım’da toprak kayıplarının başlaması bu göçü artırmış ve konut alanlarının yoğunlaşmasına neden olmuştur.

Nüfusun yoğun olduğu mahalleler Haliç boyunca yer almıştır. Bunlar çoğunlukla Beyazıt-Edirnekapı hattının kuzeyinde Rumlar ve Museviler’in yerleştiği mahalleler ile aynı hattın güneyinde tüccarlar ve ilmiye sınıfı mensuplarının bulunduğu mahalleler, Hipodrom ile Aksaray - Yenikapı arasında orta halli ailelerin, esnaf ve zanaatkarların yerleştiği mahalleler ve Samatya - Yedikule arasında mülkiye sınıfının, Ermeni ve Musevilerin yerleştiği, sakinlerinin etnik ya da dinsel kökenlerine göre farklılaşan mahallelerdir.

Anadolu’dan göçenler dış mahallelere, kara surları yakınına, kentin henüz yerleşilmemiş bölgelerine yerleşmiş, vakıf kuruluşlarının yardımıyla yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Bu olgulardan Eyüp’ün etkilenmesi 18. yüzyılda Anadolu’dan kopup gelen bekar erkeklerin, yeniçerilikten ayrılmış olanların ve hatta ailelerin İstanbul’u doldurması ile ilgilidir. Bu olgu geçimini tanımlı ve yasal yollardan sağlamayan ‘marjinal’lerin kentteki sayısını artırmış, bu nedenle iş bölgelerinde bekarların yaşadığı geniş sefalet yuvalarının, Eyüp, Kasımpaşa ve Üsküdar’da ise gecekondulaşmanın ilk işaretleri görülmeye başlanmıştır. Suriçi’ndeki semtlerin önemli bölümünü yok eden yangınlar sonucu sakinlerin surdışında yer seçmesinin de bunda rolü olmalıdır.Bilindiği gibi 1718-1730 yılları tarihimizde Lale Devri olarak nitelenir. Bu dönem yapılarının çoğunluğu kent merkezinin dışında, Kağıthane ya da Boğaziçi’ndedir. Kültürel etkinliklerin yoğunlaştığı bu dönemde, kentin dışa doğru büyümesinin de etkisiyle, Haliç’in sonlandığı yerde Kağıthane ve Eyüp mesireleri ve bunların kıyıda sonlandığı sahil saraylarıyla ün yapmıştır.Bu dönemde Eyüp Haliç boyunca güneye doğru, bugün Haliç ile Eyüp Sultan arasında yer alan bölgede, genişlemiştir. Eyüp Sultan Camii Mahallesi’nin güneyinde Haliç boyunca yapılan Cezri Kasım Paşa ve Zal Mahmut Paşa camilerinin etrafında mahalleler oluşmuştur. Kıyıda Yavedud, Zal Paşa, Defterdar, Eyüp ve Hoca Efendi iskelelerinin varlığı bölgenin o zaman yoğun bir nüfusa sahip olduğunun göstermektedir. 1630’larda Evliya Çelebi, Haliç üzerinde Defterdar Camii’ne kadar olan bölgeyi tasvir ile düzlükteki Çömlekçiler Mahallesi’nde bağlı - bahçeli kat kat hoş manzaralı 1000 kadar evden, birçok konak ve bostanın varlığından söz etmiştir. Evliya’ya göre bu mahallede üç yüz dükkanlı çarşıdan başka iki yüz elli çanak çömlekçi dükkanı vardır. Evliya Çelebi ve Kömürcüyan’ın verdikleri bilgiye göre, çömlek fırınları ve atölyelerinde çanak-çömlek, testi, tabak, yağ, bal, şarap ve su kapları, her türlü oyuncak imalatı söz konusudur. Kömürcüyan, Eyüp’ü tasvir ederken, bahçe ve bostanları, şehzade ve sultan hanımlarına ait konakları, saraya kar sağlayan kar kuyularını özellikle belirtmiştir.

1.3.4. 20. yy. Dönemi

19. Yüzyılda ve Cumhuriyetin İlk Döneminde Eyüp

18. yüzyılda başlayan yenileşme hareketleri ve 1834 Tanzimat Fermanı bilimde, sanatta ilerleyen, sömürgeleşme ve sanayileşme ile zenginleşen ve bunu tüm dünyada hissettiren Batının etkilerinin Osmanlı ülkesinde de yaşanmaya başlanması İstanbul’un biçimlenmesini de önemli ölçüde yönlendirmiştir.

Sarayın yönetim işlevinin surdışında Beşiktaş sırtlarında, Yıldız’da ve Beşiktaş sahilinde yerleşmesi birçok işlev alanının yer seçiminde ve kentin parçaları arasında kurulan ilişkiler sisteminde en önemli paya sahiptir. Galata-Pera’nın Suriçi’ne köprülerle bağlanması, Pera’da gayrimüslim ülkelerin elçiliklerinin çevresinde yeni bir merkez gelişmesi, prestij konut bölgelerinin Beyoğlu’na ve Boğaz kıyılarına yönelmesi bu etkilenme içinde sayılabilir. Yeni ekonomik eylemlerde rol alan gayrimüslim nüfusun Haliç’in kuzeyine taşınması, Beyoğlu’nda batılı anlamda bir eğlence merkezinin ortaya çıkması, Anadolu yakası’nda kıyıda ve Avrupa Yakası’nda Eyüp’ün batısında yapılanan modern askeri kışlalar, Boğaziçi köylerinde ve Marmara kıyılarında gelişen sayfiye yerleri ile Sirkeci İstasyonu ve Haydarpaşa Gar-Liman tesisleri yayılan kentin farklı işlev alanlarının belirginleşmesini getirmiş, aynı zamanda bu farklı işlev alanları arasında araçlı ulaşım sistemleri ve ulaşım hatlarının kurulmasına gereksinme doğmuştur.

Haliç’in ve Boğaz’ın iki yakası arasında kurulan deniz yolu ile kitle taşımacılığı, Suriçi’nde, Beyoğlu’nda ve Kadıköy - Üsküdar’da tramvay ve Beyoğlu Yakası’nda tünel ile Marmara kıyılarına koşut geçirilen demiryolu hatları bu dönemde hizmete girmiştir. Tekerlekli araçlarla ulaşım, mekanı biçimlendirme açısından önceden oluşmuş kent kesimlerinde de etkili olmuş, yanan kent kesimleri geleneksel dokudan çok farklı yol ve mülkiyet dokusu arz eden ızgara sistemle ‘planlanmış’ ve kagir binalarla yeniden yapılanmıştır.

İstanbulluların 19. yüzyıldaki yaşamı üzerine yayımlanan ayrıntılı tasvirlerden İstanbul’dan Eyüp’e gitmek için en kısa yolun Ayvansaray kapısında başladığı, bu yol üzerinde bir sıra mezarlık ve civardaki çiçek bahçelerinde yetiştirilen çiçeklerin satıldığı Gül Pazarı ile karşılaşıldığı, daha sonra dikkati çeken ilk yapının Şah Sultan Türbesi olduğu, onun hemen karşısında Esma Sultan’ın Metruk Sarayı’nın yer aldığı, daha ilerde büyük ulema şeyh ve devlet ricalinin yattığı bakımsız, yarı harap bir çok mezarın bulunduğu anlaşılmaktadır.

1880’de Fransız Pierre Loti adına Haliç ve çevresinin manzarasına bakan bir tepede kurulan kahve Eyüp’ün yabancılar tarafından tanınması ve ziyaret edilmesinde farklı bir yer edinmiştir.

Bu dönemde Eyüp ile ilgili asıl gelişme yakın çevresinde ortaya çıkmıştır. Sultan II. Mahmut’un orduyu yenileme çalışmaları sırasında kurulan Rami Kışlası (1829) ile Balkan Savaşları nedeniyle buradan gelen göçmenlerin yerleştiği Taşlıtarla, sonraki gelişmelerin ilgi merkezlerini oluşturmuştur. Sirkeci’ye demiryolunun getirilmesi, Silahtarağa’da ülkenin ilk enerji santralinin kurulması, Haliç’te Feshane, İplikhane, Defderdar Yünlü Fabrikası ve diğer sanayi ve depolama yapılarının yoğunlaşması Kasımpaşa, Hasköy ve Eyüp’te sanayi çalışanlarının yerleşme dokusunu ortaya çıkarmıştır. Cumhuriyetin ilk dönemindeki kentlerin planlanması çalışmalarında İstanbul için farklı ülkelerden Batılı uzmanlar plan ve öneriler geliştirmiş, ancak hepsi de Haliç’i bir sanayi alanı olarak görmüşlerdir. Bunlardan geniş ölçüde uygulanan Prost Planı (1936) ile Haliç kıyılarında ve 1950’li yıllarda Topkapı’da sanayi bölgelerinin tesisi, bunun yanısıra 1940’lı yıllarda Rami yöresinde ızgara sistemle oluşturulmuş yeni yerleşme alanına Balkan göçmenlerinin yerleştirilmesiyle Eyüp yerleşmesi, sanayi ile içiçe girerek, Haliç kıyısı boyunca kuzeybatıya doğru büyümüştür. Güvenlik nedeniyle kutsal emanetlerin de Topkapı Sarayı’na nakledildiği bu dönemde Eyüp artık bir ziyaretgah, seyir ve mesire yeri değil, imalathaneler, işçi mahalleleri, orta sınıf konutları ve mezarlıklardan oluşan kenar semttir.

1950 Sonrasında Eyüp

1950’li yıllara değin dinsel kimliğin öne çıktığı bir su kenarı yerleşmesi olan Eyüp 1950’lerden sonra hızlı bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bu döneme kadar bir su yolu (kentin ana bulvarlarından biri) üzerinde yalıları, sarayları, orman alanları ve mesire yerleriyle Osmanlı toplumunun yaşam alanı olarak dikkati çeken Eyüp ve Haliç kıyısı 1950'li yıllardan itibaren İstanbul’un gelişim sürecine paralel olarak değişmeye, dönüşüm geçirmeye başlamıştır. Bu dönem tüm İstanbul için olduğu kadar, Haliç kıyısı için de önemli bir kırılma noktasıdır. Haliç kıyısı ve Eyüp için antik çağdan bu yana devamlılığını sürdüren kimlikler bu noktada önemini yitirmiş ya da geri plana düşmüş, mekan başka dinamiklerin etkileri ile biçimlenmeye başlamıştır. 1950 sonrasında Eyüp ve yakın çevresini etkileyen dinamikler incelendiğinde 1950-80 arası ve 1980 sonrası olmak üzere iki dönem belirmektedir.

1950 - 1980 Döneminde Eyüp

1950’li yıllardan 1980’lerin sonuna kadar İstanbul’un gelişiminde sanayi alanları temel belirleyici işlev olmuştur; konut alanları sanayi alanlarının yer seçim kararlarına bağımlı olarak gelişmiştir. 1950 yıllarında Kartal, Bomonti ve Kağıthane bölgelerinde sanayi kuruluşları yer seçmiştir. Aynı şekilde Gaziosmanpaşa, Bakırköy, Zeytinburnu, İstinye, Paşabahçe ve Beykoz’da da çok sayıda sanayi kolu üretime başlamıştır. 1950’lerin ortasında İstanbul, banliyo demiryolu hattının da etkisiyle, Marmara Denizi kıyılarına koşut olarak batıda Yeşilköy, doğuda Bostancı’ya uzanan bir alana yayılmış, kuzeyde Levent’e ilerlemiştir. Bu yayılmada iki farklı konut üretimi öne çıkmaktadır. Birincisi gecekondulaşmadır. 1940’lı yıllarda yeni yeni ekonomik politikalar sonucunda başlayan göç olgusu 1950’lerden itibaren İstanbul’un gelişiminde temel olgu haline gelmiştir. Sanayileşmeye bağlı bu ilk göç dalgası ile gelenler, Haliç ve surdışındaki sanayi kuruluşları çevresinde yerleşmişler, Zeytinburnu, Kağıthane, Taşlıtarla ve Maltepe bölgeleri ilk gecekondu alanları olmuştur. İkinci konut üretim biçimi ise apartmanlaşmadır. 1954 yılında tapu yasasında yapılan bir değişiklikle kat mülkiyetine olanak sağlanması bu süreci hızlandırmıştır.

İstanbul kentsel mekanının biçimlenmesindeki bir diğer etken ise kentte gerçekleştirilen ana arterlerdir. 1956 yılında dönemin başbakanı Adnan Menderes’in siyasal amaçlı olarak gerçekleştirdiği imar operasyonları ile meydanlar ve yollar genişletilmiş, o zamana kadar görülmedik genişlikte yollar kısa sürede gerçekleştirilmiştir.

1960’larda Yakacık, Tuzla, Çayırova, Gebze sanayi eksenine, Kartal - Maltepe sanayi alanları eklenmiştir. Zeytinburnu ve Bakırköy arasını doldurmuş olan sanayi alanları bir yandan Sefaköy, Halkalı, Firuzköy’e, diğer yönden Eyüp, Rami, Gaziosmanpaşa bölgesinden kuzeye kayarak Küçükköy, Alibeyköy ve Kağıthaneye ulaşmıştır. Bu dönemde özellikle sanayileşmenin artmasının bir sonucu olarak ekonomi gelişmiştir. 1966 yılında İstanbul Sanayi Nazım Planı yapılmış, İstinye ve Haliç kıyılarındaki sanayi alanlarındaki gelişme dondurulmuştur. Sanayi planı dışında Doğu Yakası’nda Kartal ve Maltepe, Batı Yakası’nda Levent çevresinde yeni sanayi bölgeleri oluşmuştur.

1970 yılından sonra Batı Yakası’nda Bakırköy, Sefaköy, Halkalı, Firuzköy, Avcılar, Eyüp, Rami, Alibeyköy, Gaziosmanpaşa, Küçükköy, Bomonti, Kağıthane, Doğu Yakası’nda Maltepe, Yakacık, Kartal, Tuzla, Çayırova, Gebze ile Ümraniye ve Şile dönemin başlıca sanayi bölgeleri olmuştur. 1970’li yıllara kadar Eminönü, Beyoğlu, Taksim, Şişli bölgelerinde süregelen merkez fonksiyonları 1970’li yıllardan itibaren Mecidiyeköy’e ve bir sonraki aşamada Zincirlikuyu’ya ilerlemiştir. Karaköy -Beşiktaş ve Şişli - Zincirlikuyu arasında gelişen bu iş bölgesinde genelde hizmet sektörü faaliyetleri yer almıştır. Yine bu dönemde Bakırköy, Bayrampaşa, Fatih ve Gaziosmanpaşa semtlerinde merkezi iş alanı işlevleri görülmeye başlanmıştır.

1950’lerden sonra uygulanan karayoluna dayalı ulaşım politikaları kentin fiziksel gelişimini etkileyen bir diğer faktör olmuştur. 1960’lı yıllarda yapılan E-5 Karayolu ve 1973 yılında hizmete giren I. Boğaz Köprüsü ve çevre yolları, gerek sanayi ve merkez işlevlerinin gerekse konut alanlarının yer seçiminde belirleyici olmuş, kent makroformunun biçimlenmesini yönlendirmiştir. Bu dönemde İstanbul Metropoliten Alanı, E-5 karayolu boyunca, batıda Silivri’ye, doğuda Gebze’ye dayanmıştır.

Eyüp’ün bu olaylardan etkilenmesi araştırıldığında; 1957’de Başbakan Menderes’in, Prost’un planlarından hareketle yol açma girişimleri bağlamında, Rami Kışla Caddesi kuvvetli bir bağlantı yolu haline getirilerek Yeni Yol diye adlandırılan bir bulvar ile Eyüp Sultan Camii’ne bağlanmıştır. Tarihi merkeze saplanan bu bulvarın (Eyüp Bulvarı) açılması işlemi Cami-i Kebir Caddesi üzerindeki dükkanların yıkılması, Oyuncakçılar Çarşısı’nın ortadan kalkması … gibi doku farklılaşmalarına neden olmuştur. İstanbul Belediyesi tarafından Piccinato’ya hazırlatılan 1/10.000 ölçekli Geçiş Devri Nazım Planı’nda Ayvansaray - Defterdar arasında yer alan III. Haliç Köprüsü ve çevre yolu bağlantısı da 1960 sonrasında, Boğaz Köprüsü’nün yapımı sırasında, gerçekleştirilmiştir.

1954 Kat Mülkiyeti Yasası ile 1974 İstanbul Kat Nizamları Düzenlemesi yukarıda açıklanan nedenlerle yoğun konut talebine maruz kalan Eyüp’te de yükleniciler eliyle yık-yap-sat sürecinin işlemesine ve parçacı yaklaşımlara yol açmıştır. Diğer yandan sanayinin yoğunlaşması ile artan kaçak yapılaşma boş alanlarda yayılarak eski dokuyu sarmıştır. Tüm bunlar yoğunluğun artmasına, yolların genişletilmesi uygulamaları ile birlikte geleneksel dokunun tahrip olmasına yol açmıştır. Bu süreç sonunda Eyüp’teki çiçek yetiştirme alanları da, Alibeyköy’deki sebze bahçeleri ve meralar da ortadan kalkmıştır.

1980 Sonrasında Eyüp

1980’li yıllar İstanbul Metropoliten Alanı için İmar ve İskan Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan İstanbul Nazım Plan Bürosu’nca hazırlanan, ancak gerek hazırlandığı süre içinde büyük kentte değişen koşullar gerekse 1983 yılında çıkarılan imar afları ile etkisiz kalan, ilk 1/50.000 ölçekli nazım planın onaylandığı, 3194 sayılı imar yasasının çıkarıldığı, sanayinin kent dışına çıkarılması ile ilgili uygulamaların başladığı, metropoliten alana bağlı olarak organize sanayi sitelerinin kurulduğu, 2. kuşak plansız konut alanlarının bunları izlediği, metropoliten alanın Boğaziçi Köprüsü çevre yolları ve daha sonra Fatih Köprüsü ve bağlantı yolları çevresinde Kuzey Bandı’nda (orman, havza, tarım alanları, kıyılar) ilerlemeye başladığı dönemdir.

Yine bu dönemde çıkarılan 3030 sayılı yasa ile ‘Büyükşehir’ kavramı tesis edilmiş, yerleşme merkezleri, bu arada Eyüp, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ilçe konumuna gelmiştir. Yerel yönetimlerin imar yetkilerini artıran bu yasaların da yardımıyla dönemin belediye başkanı marifetiyle başlatılan Haliç’in sanayiden arındırılması operasyonu çerçevesinde kıyıdaki imalathaneler ve Sütlüce’deki mezbaha kaldırılmış, sahilde yeni dolgu alanları tesis edilerek hızlı araç ulaşımına göre tasarlanan geniş ve kıyı kotundan yüksek, kazıklı sahil yolu düzenlenmiştir. Sanayiden arındırılan Haliç kıyıları kamuya açık alanlar haline gelmekle beraber, tanımlanan sahil yolu tarihi yerleşim alanının kıyı ve su yüzeyi ile ilişkisini sınırladığından, kent yaşamına katılamamıştır.

1984 yılında yine 3030 sayılı yasa çerçevesinde, Kemerburgaz yerleşmesi ve kırsal alanı Eyüp Belediyesi’ne bağlanmış, böylelikle Eyüp Karadeniz kıyılarına kadar çok geniş bir alanın yerel yönetim merkezi olmuştur. Gerçi 1990’lı yıllarda Bayrampaşa ve Gaziosmanpaşa’nın ilçe olmasıyla Eyüp’ün kentsel alanı ve kentsel nüfusu azalmıştır ancak, kırsal alandaki yerleşmelerle kolay iletişim olanaklarının olmaması, maden çıkarım alanları ile taş ocaklarının yarattığı ulaşım, doğal kaynakların tahribi, kıyının bozulması ve çevre kirliliği yönünde yarattığı sorunlar, Kemerburgaz vahşi çöp depolama alanının neden olduğu çevre kirliliği ve benzeri güçlükler çözüm bekleyen konular olarak gündemine yerleşmiştir. Buna TEM çevresinde kuzeye ilerleyen ve giderek yoğunlaşan kentsel alanın Kuzey Bandı’nda yaratığı tehdit de eklenmelidir. Kuzey Bandı’nda, 1990’lı yıllardan itibaren Eyüp’ün yönetimsel sorumluluk alanında da, yaşanmaya başlayan gelişmelerden biri de üst gelir grubunun büyük kent dışında, orman içinde, su kenarlarında, kısaca doğal çevrede gerçekleştirdiği konut ve eğlence alanlarıdır. Bu alanlar ormanın önce parçalanmasına, giderek tahribine ve ortadan kaldırılmasına ya da statü değiştirmesine neden olmaktadır.

1995 onanlı İstanbul Metropoliten Alanı Alt Bölge Nazım Planı’nın en önemli kararı ise Rami - Topçular sanayi alanının hizmet alanına dönüştürülmesidir. Bu karar plansız sanayi ve çevresindeki, düzensiz plansız konut alanlarının yukarıda sözü edilen, Kuzey Bandı gelişmelerine özendirmesi olasılığını da gündeme getirmektedir.

Sonuç olarak, bugün Eyüp gelişme ekseni, Haliç kıyılarından, hatta Londra Asfaltı’ndan kaymış, yapılaşma baskısını kırsal alanında doğal çevrede de yaşamaya başlamış bir kara kentidir; suya bu kadar yakınken Haliç’in su yolu, dinlenme alanı ve manzara potansiyelinin değerlendirilmesini, tarihi ve doğal kimliğine uygun bir yerleşme düzenine kavuşmayı beklemektedir.



































1.4. TOPLUMSAL YAPI

1.4.1. Sosyal Yapı

1950’li yıllara değin dinsel kimliğin öne çıktığı bir su kenarı yerleşmesi olan Eyüp 1950’lerden sonra hızlı bir dönüşüm sürecine girmiştir.1957’de Başbakan Menderes’in, Prost’un planlarından hareketle yol açma girişimleri neticesinde, Rami Kışla Caddesi kuvvetli bir bağlantı yolu haline getirilerek Yeni Yol diye adlandırılan bir bulvar ile Eyüp Sultan Camii’ne bağlanmıştır. 1936/1937 yıllarında Henri Prost tarafından hazırlanan ve 1942 yılında Nafia Vekaletince onaylanan 1/2000 ölçekli plan neticesinde Haliç kıyıları sanayiye açılmış ve Eyüp’ün sosyal yaşantısı kıyı kullanımı açısından çok önemli bir darbe yemiştir. Haliç bölgesinde 20. Yüzyılda yoğunlaşan bu endüstriyel faaliyetlerin artıklarıda doğrudan Haliç’in sularına terk edildiği için diğer sosyal şartların tesiriyle de Haliç’in tabii dengesi bozulmuş ve yoğun bir kirlilik yaşanmıştır. Oysaki; Haliç’in dolmasını, dolayısıyla bozulmasını önlemek için çok eskiden beri çeşitli tedbirlerin düşünüldüğü ve bunların bir kısmının uygulandığı bilinmektedir. Bu tedbirlerin ilk ve esaslı olanı Fatih Sultan Mehmed tarafından alınmıştır. Fatih Sultan Mehmed, Haliç’in dolmasını engellemek için çıkardığı kanunla, Alibey ve Kağıthane derelerinin sularının toplandığı havzalar içinde ağaç kesmeyi, hayvan otlatmayı ve ziraat yapılmasını yasaklamıştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce yapılan ve 1985 yılında onanarak yürürlüğe giren Haliç Kamulaştırma planları neticesinde Haliç kıyıları sanayiden arındırılmıştır. Ancak yeterince itina gösterilmeyen bu çalışmalar esnasında çok sayıda eski doku örneği de yok edilmiştir. Eyüp açısından bu yıkımların en kötü sonuçlarından biri tarihi Feshanenin tescilli olan bölümlerinden birinin oldu bittiye getirilerek yıkılması, bir diğeri ise asırlar boyunca padişahların Eyüp Sultan’a kılıç kuşanma töreni için geldiklerinde karaya ayak bastıkları yer olan Bostan İskelesinin yok edilmiş olmasıdır.

1.4.2. Nüfus

Yıllara Göre Eyüp Nüfusu: 1997 (233.713), 1990 (200.045), 1985 (377.187), 1980 (331.507), 1975 (297.218), 1970 (238.831), 1965 (168.417), 1960 (180.011)

1.4.3. Ekonomi

Şehirde büyük çoğunluğunu işçi kesimin oluşturduğu varoşların yanında Göktürk beldesi gibi zengin, gelişmeye açık kaynakları olan kesimlerde vardır.

1.4.4.KültürelYapı
Çoğunluğunu Anadolu ve Batı Trakyadan gelmiş göçmen insanların kimliği oluşturur.

1.5. MEKANSAL YÖNLENDİRİCİLER

Eyüb’ün formu batıda eğimli alanlara dayanmış doğuda sahil şeridine büyük bir diklik gösteren ve güney-kuzey istikamette uzanan doğrusal bir niteliktedir. Kent barındırdığı nufus ve yüklendiği işlevlere göre, hayli yoğun bir yapı kütlesi izlenimi verir.

Kent Doğal ve coğrafi faktörlere dayanarak oluşumunda organik bir yapı gösterir. Çağlar öncesinden başlayan bu organik yapılaşma günümüze kadar aynı paralellikte gelmiştir.

Kent tek merkezlidir. Plansız olarak yapılan ve hala da onanlı bir planı bulunmayan Haliç sahil yolu da Eyüp’e yapılan en büyük kötülüklerden biridir. Doğuda haliç ve batıda ise dik Pierre Loti tepesi ile güneyde iki yakayı birbirine bağlayan bağlantı yolları , viyadük ve köprülerle sınırlandırılmasına tezat, tam tersi açıklıkla kuzeyde ilçe Göktürk beldesi ve orman arazileriyle alabildiğine genişleyen bir yapı karaktersitiği bloğu gösterir.

Eyüp ilçesinin Formunu oluşturan diğer yönlendiriciler ise merkezin etrafında bütünleşen yapı alanlarıdır. Kent ayrıca çok büyük bir yeşil görüntüye sahip olmakla birlikte, en büyük seyir terası oluşturan Pierre Loti tepesi de bu güzelikleri izlettirecek başka bir güzellik çekim abidesidir adeta.

     Kentte farklı konut dokuları yer yer birbiriyle çakışmaktadır. Pekçok farklı dokuyu içeren merkezde

  1. 18 ve 19. Yy. dan kalma konutlar
  2. Sosyal konutlar
  3. Apartmanlar

yer alır.

Ayrıca kentin en büyük potansiyel çekim merkezi olan Eyüp Sultan hazretlerinin türbesi ve adına yaptırtılan cami-i şeriftir. Senede yerli yabancı yüzbinlerce turist çeken ve etrafında diğer sahabe ve büyüklerin kabirleri ile külliyler de yapılan tarihi turistik mekanlarda bu önemli çekim kaynağına altlık etmektedir.











1.6. MEKANSAL BİÇİMLENİŞLER

Merkez bölgesini incelediğimizde;

  1. Mekansal
  2. Sokak dokusu üzerine
  3. Tek yapı üzerine

Biçimlenişlerden, ilki olan mekansal biçimleniş üzerine oluştuğunu görüyoruz. Tüm merkez Osmanlılar zamanında yapılan Eyüp sultan camii etrafında gelişmiştir. Bu gelişme ticaret merkezi, dini merkez, sosyal merkez veya kültürel merkez gibi odak noktası oluşturan çeşitli mekanların birleşimiyle gerçekleşmiştir. Cadde, sokak ve alt bağlantı yolları bu mekanlara bağlanmaktadır.

Kent çeşitli semtlerden oluştuğu gibi, semtlerde çeşitli mekanlardan oluşmuştur. Bunları arasında;

  1. Merkez mahallesi ve Eyüp Sultan hazretleri camii şerifi etrafı (Dini, Ticari merkez)


    

Merkezde Eyüp Camii ve çevresindeki tarihi yapı dokuları



     

Eyüp camii dış avlusu ve giriş kapısı




Eyüp Sultan çevresindeki türbe ve kabirler

  1. Sahil bandı – Pierre Loti ile Alibeyköy arası (Rekreasyon merkezi)

       
Pierre Loti Tepesi ve teleferik ile Haliç sahil bandı


            



  1. Eyüp merkezi sırtlarındaki (Alışveriş alanları)



 

Fahri Korutürk Caddesi

1.7. İNSAN – KENTSEL MEKAN İLİŞKİLERİ

Eyüp’te insan-mekan ilişkilerinin en yoğun yaşandığı bölge merkez ve özellikle Eyüp camii çevresidir. Günlük sirkülasyonun % 50’sini oluşturan yaya hareketlerinin büyük bölümü konut alanları, çarşı bölgesi ve rekreasyon alanları arasında gerçekleşmektedir. Özellikle Fahri Korutürk caddesi, Eyüp Sultan bulvarı, Feshane caddesi ve Haliç Sahil yolu arasında kalan mekanlar insanların canlandırdığı, yaşattığı, biçim kazandırdığı bölgeler olarak göze çarpmaktadır. (Eyüp Stadı, Eyüp Gençlik Merkezi, Sultan Center, Eyüp Camii ve Mezarlıklar Bölgesi).

1999-2007 yılları arasında Eyüp’te Yeşil doku ve rekreasyon alanlarının iyileştirilmesi ve birtakım geliştirme çalışmalarına önem verilmesi sonucu  insan-mekan ilişkileri de ön plana çıkmıştır.

1999 yılından itibaren toparlanma dönemine giren kentte, insana hizmet eden mekanlar yaratılmaya başlanmıştır. Bu amaçla yapılan çalışmalar;

a.   Eyüp Camii çevresi meydan ve parklar da yenileme ve oluşturma

b.   Pierre Loti tepesinin daha aktif kullanımı çalışmaları içinde teleferik hattı yapımı

c.   Tarihi kullanılmayan mekanların restorasyon ve renovasyonu sonucu hizmete hazır hale getirilmesi

d.   Tarihi mekanlardaki binalara getirilen cephe düzenlemeleri

e.   Halicin daha etkin kullanımına yönelik rekreasyon alanlarının yeniden yapımı veya var olanlarının düzeltilmesi, iyileştirilmesi.



    

















Bölüm 2

SONUÇ

Doğal yapı ve ekonomik koşullar formel yapıyı direkt olarak etkilerler ve      buna bağlı olarak kentleri incelediğimizde aşağıdaki tipte kent formlarıyla karşılaşırız.

  1. Konsantrik formlu
  2. Işınsal formda
  3. Semer formda
  4. Lineer formda
  5. Yay formunda
  6. Özel formda kentler  

görürüz. Eyüp ilçesi ise lineer formdaki kentler sınıfına girmektedir. Bu sonuca göre oluşum özelliklerini şöylece sıralayabiliriz.

  1. Birbirinden bağımsız oluşan kent biçimleri değildir.
  2. Eski kent kalıntılarına bağlı kalmamıştır.
  3. Birdenbire bir oluşumun parçası değil, bir kentin devamı niteliğindedir.
  4. Organik bir kent oluşumu söz konusudur.
  5. Dini, ticari yapıların merkezde yer alması karkteristikidir.
  6. Mekanlar arasında sosyal farklılaşma yaratan bir bölücülük yoktur.
  7. Ekonomik faktörlerden dolayı ticari ve liman yolları üzerinde kurulmuştur.
  8. Mahalle birimleri kentin yapısındaki dokuyu oluşturan en büyük fiziksel nedendir.

Mekanlar oluşturan doku karakterlerinin özellikleri:

a)   Sokak dokusunu oluşturan binaların konumu komşuluk ilişkilerini kolaylaştırıcı ve görüş açılarını koruyacak şekildedir.

b)   İnşa hattı sokağa dik çıkmalar yapmakta.

c)   Sokak dokusu arazi eğimine uygun planlanmış ve karakter kazanmıştır.

d)   Çıkmaz sokak karakteristiği bize özgü bir özelliktedir.

Eyüp Sultanı Biçimlendirici Fonksiyonları Koruma Önerileri

Eyüp Sultan, yoktan var edilen bir Osmanlı - Türk kasabas olan Bursa gibi, Anadolu’da Türk şehirciliğinin orijinal ve tipik bir örneğidir. Ve büyük İstanbul şehrinin bir takım fonksiyonlarını üzerine almış ve tamamlamış olmak itibariyle İstanbul şehri tarihinin çok önemli bir parçasıdır.



1-Baş Ziyaretgah

Binlerce “hâcet” sahibinin iman ve umutla yaklaştığı ziyaret ve niyaz yeri. Bazıları Eyüb’ün Mekke, Medine, Kudüs’ten sonra üçüncü en kutsal İslâm ziyaretgâhı olduğu düşüncesindedir.

2-Toplantı Yeri

Avrupa’da azizlerin kasabaları, binlerce hacı-ziyaretçinin uzak yerlerden kafileler halinde geldiği toplantı yerleri olduğu gibi, Eyüp Sultan da Osmanlı toplumunda bu fonksiyonu üstlenmiştir.Eyüp Sultan, tarikatların kurduğu tekkeleri ile de şöhret kazanmıştır. Büyük İstanbul şehrinin bir takım fonksiyonlarını üzerine almış ve tamamlamış, şehir tarihinin çok önemli bir parçası.

3-Mesire ve Eğlence Yeri

Binlerce ziyaretçinin konaklaması, yiyip içmesi ve eğlenmesi gereği, Eyüp Sultan’da geniş çarşıların, köşk ve kahvehanelerin bulunduğu mesireler ve aşhanelere vücut vermiştir. Kasaba, dinî eşya satışları yanında yoğurtçu, kaymakçıları, kebapçıları, oyuncakçıları ile meşhurdu.Gençler, Haliç’te ve mesirelerde yapılmış havuzlarda yüzerler, gece işret âlemleri yaparlardı.

Kaymakçı dükkanları buluşma yeri haline geldiğinden, ulemanın şikayetleri üzerine zaman zaman Sultan yasak fermanları çıkarmak zorunda kalırdı. Özetle, her şeyiyle Eyüp, İstanbul hayatının ruhanî, renkli, hayat dolu bir makam› olmuştur.

4-Siyasî Fonksiyonu

Yeni tahta çıkan her Osmanlı Sultanına Eyüp türbesinde Halife Osman’a ait kılıç devrin en büyük tarikat şeyhi tarafından kuşatılırdı. Taklid-i Seyf denilen bu merasim, tahta oturmak için bîat merasimi kadar önemli idi. Yeni Sultan deniz yolu ile Eyüb’e gelir, merasimle kılıç kuşandıktan sonra Edirne Kapı’dan Divan yolu ile halkın alkışları arasında saraya dönerdi.

Saltanatın en mukaddes eşyasından sayılan Peygamberin Sancağı’ da 1703, Patrona isyanı’na kadar Eyüp Sultan türbesinde saklanmış, sonra Topkapı Sarayı’nda Harem Dairesi’ne alınmıştır.

Osmanlı Sultanları, Eyüp Sultan’da “Taklid-i Seyf” ve “Sancak-ı Şerif” yolu ile kendilerini Peygamberin gaza geleneğine bağlıyor, saltanat ve hilafete hak kazandıklarını (legitimation) vurguluyorlardı.

Özetle, Eyüp Sultan, Osmanlı siyasi düzeninde, son derece önemli bir makam oluşturmakta idi. Eyüb’ü korumak, tarihimiz için Topkapı veya Ayasofya’yı korumak kadar önemlidir.

5-Bir Sanat Müzesi

Eyüp, Osmanlı-Türk mimarisi, çinicilik ve yaz› sanatlar› bakımından eşsiz bir müze durumundadır. Sultanlar ve büyükler, en değerli eserleri Türbeye armağan ederlerdi. Kutsal niteliği dolayısıyla bu eserler bugüne kadar oldukça iyi bir şekilde korunmuş olmakla beraber, bir müze için gösterilen özel bakım ve korunmaya muhtaçtır. Özellikle Eyüp sırtında bayırdaki tarihî mezarlık, bugün yürekler acısı bir tahrip ve yağmanın pençesine düşmüş bulunmakta, kimse buna sahip çıkmamaktadır. Tarihî mezarlar üzerinde beton duvarlarla “aile” mezarlıkları çevrilmekte, içindeki tarihi mezar taşları kırılıp bir köşeye atılmakta veya topluca bir yere konmaktadır. En barbarcası,

eşsiz Hüsnü - hatlarla bezenmiş asırlık mezartaşlar› çalınıp taşçılara satılmakta ve köşk bahçelerinde yol döşeme taşı haline getirilip kullanılmaktadır. Hiçbir millet, tarihine ve tarihî eserlerine karşı bu kadar kayıtsız olamaz.

Eyüp Sultan, aynı zamanda en önemli tekkelerin toplandığı bir merkezdir. Tekkelerin, Türk tasavvuf, edebiyat ve sanat tarihinde seçkin yeri tartışma kabul etmez; bu bakımdan Eyüp Sultan, Kırşehir Hacı Bektaş manzumesi gibi ihyası gerekli tarihî bir fikir ve sanat merkezimizdir. Vaktiyle bir sanat ve fikir akademisi fonksiyonu gören meşhur tekkeler restore edilmelidir.

6-Türbeler Şehri

Osmanlı büyüklerine ait türbeler, Eyüp türbesi etrafında yer almıştır. Burada her biri muhteşem bir abide olan türbelerin ve mezarların en ünlüleri, Sultan Reşad, Sokullu Mehmed Paşa, Şeyhülislam Abussuud Efendi, Kıbrıs fatihi Lala Mustafa, Mimar Sinan yapısı Vezir Pertev Paşa, Hoca Sa’deddin, Kasım Paşa, Cafer Paşa, Siyavufl Paşa, Tabanıyassı Mehmed Paşa, Şeyhülislam Kara Çelebizade, Kapudan Mustafa Paşa, Timur’un torunlarından Bediüzzaman’a aittir. Mimarisi, dekorasyon ve hüsnihat kitabeleri ile bu türbeler eşsiz sanat eserleri olup bakım ve restorasyon ister.

Eyüp türbesinin kendisi, 16.yüzyıla çıkan eşsiz çinileri, kitabeleri, munakkaş örtüsü ile dikkatle ele alınması gereken belli başlı bir abidedir. Türbenin tarihi üzerinde Eyüp kadı sicilleri ve öteki kaynaklara göre tarih incelemeleri şimdiden başlamış bulunmaktadır.





Eyüp iskelesi, Haliç Dergisi, say› 2, İstanbul 2003,Kağıthane Belediye Arşivi











  

Ferit Öngören’in Haliç’te Bir Gezinti          Geçmişten bir Eyüp haritası

sergisinden Eyüp’ü betimleyen çizgiler       





                                              






Eyüb’ün Jeolojik Yapısı





Eyüp İlçesi sınırları içerisinde yer alan tescilli yapı ve yapı elemanlarına ait liste aşağıdaki gibidir:

Cami-Mescit : 38

Türbe – Kabir : 56

Mezarlık- Hazire : 121

İmarethane : 1

Kilise : 3 Namazgâh : 7

Tekke ve Dergâhlar : 24

Medrese : 7

Su Tesisleri : 50

Sebil – Şadırvan : 8

Tarihi Ağaç : 7

Yapı Kalıntısı : 3

Kârgir Yapı :5

Mektepler : 11

Askeri Tesis : 1

İskele : 1

Kütüphane : 2

Hamam : 5

Çeşme : 116

Atik Duvar : 12

Sivil Mimarlık Örnekleri : 392

Kırkçeşme tesisleri (Kemer- Galeri-Havuz) : 14